Art,  Personal Development,  Yaşama Dair

Benim Tutunduğum Dal: ‘Sanat’

İnsanın varoluş olan ruhu, bir bedene giydirildiğinde somut bir hâl alır.
Dünyada sayısız yol ve tecrübe doğrultusunda yaşadıklarımız, bizi biz yapan değerlere dönüşür.

Yaşamımız boyunca sayısız acı, hayal kırıklığı, umutsuzluk ve ihanetle karşılaşırız.
Alışık olmadığımız bu duyguları yönetmek kolay değildir; çoğu zaman bir girdabın içinde nefessiz kalırız.
Sisli bir duman çıkış yolumuzu kapatır, gözümüzle göremediğimiz için bir kurtarıcı bekleriz.

Oysa çıkış yolunun haritası, gönül gözümüzde saklıdır.
Bizler her zamanki gibi sadece bakar, ama görmeyiz.

İnsan olmakla birlikte, her seferinde bir teselli ihtiyacımız da doğar.
Yaşam boyunca bizleri teselli edecek birilerine veya bir şeylere ihtiyaç duyar, bu arayışta çırpınırız.
Çoğu zaman tutunacak bir dal, dayanacak bir gövde ararız.
Peki, tutunduğumuz dal illa etten kemikten bir gövde mi olmalı?

Belki de kendi içimizde büyütüp dışarıya çıkardığımız o dal, en koşulsuz olanıdır.

Benim tutunduğum dal her zaman sanat oldu.
Sanat beni teselli etti, sakinleştirdi, fark etmemi sağladı, anlamamı kolaylaştırdı.

Kendi iç dünyamın güzelliklerini yansıtan çizimlerim, dinleyip eşlik ettiğim müzikler…
Arayış içerisinde, kendime bile ağır geldiğim dönemlerde açıp okuduğum kitaplar;
bir anne şefkati gibi sarıp sarmaladı beni.

Sanki sessiz, sakin, yemyeşil bir ovada;
güneşli bir günde bir çınar ağacının gölgesine sığınmışım,
annem sırtını ağaca dayamış, ben başımı dizlerine koymuşum,
o saçlarımla oynarken etrafta ılık bir rüzgâr esiyor.
Hava güneşli, kuşlar şarkı söylüyor, doğa senfonisini sergiliyor…

İşte kitap okumak, bana tam olarak böyle hissettiriyor.
Ve ben, fiziksel olarak bir kenarda sessizce kitap okurken;
iç dünyamda bu huzur dolu ortamda dinleniyordum.

Peki ya okuduğumuz kitapların bize kattıkları?

Bazen bir kitapta kendimi, çocukluğumu gördüm; şefkatle sarıldım, iyileştim.
Bazen gelecekteki halimi, yaşamak istediğim hayatı gördüm;
daha güçlü ve istikrarlı adımlarla ilerledim.
Kimi zaman ise hayatımda oluşabilecekken oluşmamış kötü senaryoları fark edip,
Yaratıcıya sonsuz şükrettim.

Yağmur yağarken ıslanmak benim suçumdu.
Yağmurun görevi yağmaktı.
Şemsiyemi almadığım için yağmuru suçlayamazdım.
Tıpkı bir çam ağacını elma vermiyor diye kesemeyeceğimiz gibi…

Okudum, araştırdım, gözlemledim ve farkına vardım.
Farkına vardıklarımı hep sayfalara yazdım. Çünkü hayatın temelinde paylaşmak var.

Bu yüzden şimdi, paylaştıklarımı bu blogda aktarma kararı aldım.

Bu satırları okuyan güzel kardeşim;

“Yalnız değilsin, ve yalnız değilim.”

İnsan, kendini hep yalnız hisseder.
Belki de doğarken ve ölürken yalnız olacağımız düşüncesi,
her yaşta ve her anda gerçeklik perdesini aralar.

Ama sanat…
Sanat ve bizde uyandırdığı duygular, bize güç verir.
Her zaman bir mottom vardı:

“Güzel günler birlikte çoğalır, kötü günler paylaştıkça azalır.”

Bu yüzden bu blogda, özellikle kötü günler geçirmiş insanların hayatına
ışık tutabilecek içerikler bulacaksınız.
Çünkü ben o karanlıktan çıkan biriyim.
Nasıl zorlandığımı ama nasıl pes etmediğimi,
tesellimin ve iyileştiricimin sanat olduğunu anlatacağım.

Benim tutunduğum dal sanat.

İnsanlar gider. Herkes bir gün gider.
Bu yüzden, dünyanızın merkezine hiçbir zaman gidemeyecek bir değer yerleştirin.
Hayatınıza kim gelip giderse gitsin, kendi dünyanız yıkılmasın.

Bu cümlelerin hepsi tecrübeyle sabit.
Gönül gözünün güzelliği yetmiyor bazen.
Hayat ne kadar güzel olursa olsun, insanlar o kadar can yakabiliyor.
Ve gönül gözünüzün güzelliğini herkesin hak etmediğini,
hayat size acı bir şekilde gösterip öğretiyor.

Acıtıyor ama gördükleriniz karşısında ufkunuz açılıyor.

Bu noktayı, doğadan bir örnekle taçlandıralım:
Ömrünün yarısına gelip, gagası ve pençeleri körelen kargayı bilir misiniz?

Gagası ve pençesi işlevini yitirmiştir ve karganın bir karar vermesi gerekir:
Ya bu haliyle kalıp açlıktan ölecek ya da
gagasını, pençelerini ve tüylerini söküp o acıya dayanarak dönüşecektir.

Bende o karga olsam, aynı kararı verirdim.
Çünkü bazen yaşadığımız acılar, sonsuza dek sürecekmiş gibi gelir.
Ama dayanırsak…
Dönüşüm bizi bir üst versiyonumuza taşır.
Yeniler, iyileştirir, canlandırır.

Çok sevdiğim yazar Zülfü Livaneli’nin bir röportajında dediği gibi:

“Her insan umutsuzluğa kapılır. Ben bunu aşmayı sanat yoluyla ve dostluk yoluyla buldum.”

Bu hayatta size ait, sağlam bir dala sahip olun ve sıkı sıkıya tutunun.
Hayat sizi nereye götürürse götürsün, bir tarafınız hep o dala bağlı kalsın.

Unutmayın:
Herkesin içinde bir cevher vardır.
Benim içimdeki cevher sanat oldu, çünkü sanatçı olmak benim ruhumda var.

Ne mutlu dalını bulup sarılabilenlere.
Henüz bulamayanlar üzülmesin, vakti gelince hayat o dalı size getirecektir, vaktini beklemektedir.

Yeter ki siz, kalbinize kulak verin.
Orada hangi cevher saklı?
Ve hayat, gözlerinizi açmaya geldiğinde…
Sakın korkmayın.
Karganın dönüşüm hikâyesini hatırlayın…

.
.
.

🌿 💫 “Bu satırları okuyan sevgili yol arkadaşım…
Hayat yolunda bazen yoruluyor, bazen kayboluyor, bazen yeniden doğuyoruz. Ben de bu yazıyla sana bir ışık, bir nefes, bir dostluk anısı bırakmak istedim. Çünkü biliyorum ki, hissettiğimiz şeyler farklı olsa da, hissetmenin kendisi ortaktır. Ve paylaştıkça iyileşir her şey.”

🍃 “Yazdıklarım sana bir nebze olsun iyi geldiyse, kendini yalnız hissetmediysen, içindeki cevheri hatırladıysan ne mutlu bana. Unutma, senin de tutunabileceğin bir dal var; belki bir kelimede, belki bir melodide, belki bir çizgide saklı. Her şey değişebilir ama ruhunun özü hep seninledir.”

Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle. Sevgiyle kal. 💛

✍️ Alıntılar / Spot Sözler

– “Kimi zaman bir kitap, sarılabileceğin en şefkatli kucaktır.”

– “Yalnızlık, çoğu zaman ruhun yeniden doğmak için çıktığı inzivadır.”

– “Gönül gözüyle bakan biri, dünyanın en derin sırlarını sessizce çözer.”

– “Acıdan geçmeyen şefkat, gökten inmiş bir tesadüftür.”

– “Sanat; ruhun tutunacak dalı, suskunluğun dili, kalbin aynasıdır.”

– “Hayat seni nereye sürüklerse sürüklesin, kendine ait bir dala tutunmayı unutma.”

– “Dünya gürültülü olabilir ama içimizde hep bir sessiz vadi vardır.”

Bir yorum

Bir cevap yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir